İklim teknolojileri, iklim değişikliğine dayanıklılığı destekliyor
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Genel Sekreter Danışmanı Dr. Serdar Gökpınar, iklim teknolojilerinin, iklim değişikliğine karşı uyum ve dayanıklılığı artırdığını kaydetti.
İklim teknolojileri, iklim değişikliğine dayanıklılığı destekliyor
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Sera Gazı Emisyon İstatistikleri verilerine göre 2021'de Türkiye'nin toplam sera gazı emisyonları içinde karbondioksit eşdeğeri olarak en büyük pay, yüzde 71,3 ile enerji kaynaklı emisyonlara ait. Bunu sırasıyla; yüzde 13,3 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı, yüzde 12,8 ile tarım ve yüzde 2,6 ile atık sektörü takip ediyor. Tüm üretim süreçlerinde sera gazı emisyonunu azaltacak teknolojilerin önemi ise her geçen gün artıyor.
Gökpınar, giderek yaygınlaşan iklim teknolojilerinin, insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan sera gazlarının salımının engellenmesini ve hatta atmosferden çekilmesini mümkün kılan tüm teknolojileri kapsadığını söyledi.
Gökpınar, "İklim değişimine uyumu ve dayanıklılığı teknoloji destekliyor. Nasıl destekliyor? Şöyle düşünebiliriz; iklim değişiyor, dünya ısınıyor ve bir şekilde belli bölgelerde kuraklık ortaya çıkmaya başlıyor. Siz bir şekilde suyu yönetmeyi başarabilirseniz, suyun kullanımıyla ilgili, teknolojik yenilikleri mümkün kılarsanız bir örnek olarak uyum ve dayanıklılığı da artırmış oluyorsunuz." dedi.
İklim teknolojilerinin kalkınma ve enerji bağımsızlığına da hizmet ettiğini ifade eden Gökpınar, Türkiye'nin iklim değişikliği ve teknolojileri konusunda diğer ülkelerle eş zamanlı olarak çalışmaya başladığını belirtti.
İklim teknolojilerinin "sanayi ve sektörler" ile "teknolojiler" olmak üzere iki kapsamda ele alınması gerektiğini vurgulayan Gökpınar, şöyle devam etti:
"Sanayi ve sektörler bağlamında bir kere bütün enerji sistemlerinin dönüşümünden bahsedebiliriz. Enerji sistemlerinin elektrifikasyonu (elektrikle güç sağlama süreci) ve yönetimi, karbon salımı olmayan enerji üretimi ki bunun içinde rüzgar, güneş ve bununla ilgili yenilikler, bu enerji kaynaklarının kullanılması, karbon yakalama, hidrojen ekonomisi ve hidrojenin kullanımı iklim teknolojilerinin altında incelenebilir. Bunun yanında bataryalar, gıda, tarım, orman, inşaat ve yapıya yönelik konular, sektörel olarak; ulaşım, endüstriyel üretim ve sanayinin dönüşümü gibi konular, iklim teknolojileri başlığı altında sıralanabilir."
Gökpınar, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmanın, "enerji", "ulaşım", "tarım, gıda ve orman", "endüstriyel üretim ve yapı" ile "inşaat" olmak üzere, fırsatlarla uyumlu beş geleneksel sektörde ele alınabileceğini anlattı.
Enerjide sera gazı salımını azaltacak teknolojiler
Enerji sektörünün altında yer alan elektrik üretiminin, küresel ölçekte sera gazı emisyon kaynağı olarak endüstriyel üretim sektöründen sonra ikinci sırada yer aldığını aktaran Gökpınar, iklim teknolojilerinin bu alandaki rolüyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Karbon salımı yaratacak herhangi bir şey yakmamak üzerine bir yaklaşım var. Bunun için birincisi; enerjinin yeşil ya da iklim dostu üretimi. İkincisi; tüm enerji sisteminin peyderpey elektrifikasyonu. Üçüncüsü; enerjinin depolanması. Enerji sektöründe değişim yaratacak hususlar; enerji üretirken karbon yakalanması; hidrojen gibi farklı enerji kaynaklarının yakıtlarının da devreye girmesi. Çok büyük bir dönüşümden bahsediyoruz."
Enerji sektöründe iklim değişikliği ile mücadelede en az dört konu başlığında değişime gidilmesi gerektiğini bildiren Gökpınar, bunları; karbonsuz enerjinin payını hızla artırmak, kömür ve gaz üretimini aşamalı olarak sonlandırmak, şebeke/depolama ve talep yönetimini uyarlamak ve herkes için güvenilir enerji erişimi sağlamak şeklinde sıraladı.
Ulaşım, ormanlar ve tarım sektörü
Gökpınar, dünyada ulaşım sektöründe kullanılan enerjinin yüzde 95’inin hala fosil yakıtlardan sağlandığını ve bu nedenle ulaşım sektörünün iklim değişikliğine olan etkisini azaltmak için acil ve gerekli önlemlerin; enerji verimliliğini artırmak ve fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltan teknolojileri yaygınlaştırılmak olduğunu kaydetti.
Karbondioksit miktarının fotosentez yoluyla azaltılmasındaki başlıca aktörün ormanlar olduğuna ve ormansızlaşmanın atmosferdeki karbondioksit miktarının azalmasını engellediğine değinen Gökpınar, "Biyokütle, başta ağaçlar olmak üzere havadan net karbon çekiyor. Bu bizler açısından çok faydalı. Onun için ormansızlaşmanın engellenmesi, ormanların yönetilmesi ve artırılmasına yönelik her türlü teknoloji burada kritik." yorumunu yaptı.
Gökpınar, tarım faaliyetlerinin hidrokarbon yakıt kullanmadan elektrikli tarım araçları veya hidrojenli tarım araçlarıyla gerçekleştirilmesi, toprağı sürerken karbon salımını azaltacak tekniklerin kullanımı gibi geniş yelpazede teknik ve teknolojilerin de gündeme geldiğinden bahsetti.
Çimento ve inşaatta karbonsuzlaşma çalışmaları
Türkiye'deki karbondioksit salımının yüzde 12 ila 13'nün çimento sektöründen kaynaklandığı bilgisini veren Gökpınar, özellikle çimento ve inşaatta kullanılan maddelerin karbonsuzlaşması üzerine derinlemesine analiz çalışmaları yürüttüklerini dile getirdi.
Gökpınar, "Bugünlerde üzerinde çalıştığımız önemli konulardan biri; çimento sektöründe ileri teknoloji bağlamında neler yapılabilir? İkincisi tüm diğer yapı malzemelerinin dönüşümü. Üçüncüsü yapının kendisinin tasarımı üretimine yönelik konular. Dördüncüsü bunun içine girecek olan tüm alet edevatın elektrikli olması, ısınmanın veya ısıtma hava iklimlendirmenin ısı pompalarıyla yapılması." diye konuştu.
İklim teknolojilerin gün geçtikçe yaygınlaşacağı öngörüsünde bulunan Gökpınar, sözlerini şöyle tamamladı:
"Teknolojilerin etkisini kısa vadede gözümüzde çok büyütme, uzun vadede küçümseme eğiliminde oluyoruz. 20-30 yıla kadar pek çok şeyin değişmiş olduğuna şahit olacağız. Ekonomik ve yaşamsal faaliyetler üzerine az veya çok bunların etkisi olacak. Aynen internette olduğu gibi. İnternette bugün tam otuzuncu yılında Türkiye'ye deneysel olarak Nisan 1993'te gelmişti. 30 yılda ne kadar yol kat ettiğimizi hatta onsuz yapamadığımızı bütün bu bilişim teknolojileriyle görüyorsunuz. İklim teknolojileri de böyle. 25-30 yıl sonra muhtemelen hayatımızın her alanına nüfuz etmiş olacak ve bizler için öncelikli teknolojiler haline gelecek."